Üsküdar Üniversitesi, Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSBAUMER), ICAAD Events ve C4 Recovery Solutions tarafından düzenlenen konferansta bağımlılık ve eş zamanlı gelişen sorunların tedavisinde psikososyal dayanıklılığın geliştirilmesi ele alındı. 
 
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal ilişkiler ve sosyal ağların bağımlılık tedavisindeki önemine işaret ederek “Sosyal dayanıklılık, sosyal sağlamlık dediğimiz durum kişinin madde kullanmasını engelliyor” dedi. 
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz da bağımlılık tedavisinde sosyal sağlamlığın önemine işaret ederek tedavide bireyin tedavisi kadar ailenin ve o sosyal bağların da yeniden rehabilite edilmesi gerekliliğinin altını çizdi. 
 
Üsküdar Üniversitesi, Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSBAUMER), ICAAD Events ve C4 Recovery Solutions tarafından “Bağımlılık ve Eş Zamanlı Gelişen Sorunların Tedavisinde Psikososyal Dayanıklılığın Geliştirilmesi” başlıklı bir konferans gerçekleştirildi.
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Kampüsü Nermin Tarhan Konferans Salonunda düzenlenen konferansa ruh sağlığı alanında çalışan profesyoneller, psikiyatrist, psikolog, aile hekimleri ve öğrenciler büyük ilgi gösterdi.
Çeşitli ülkelerden katılımcıların da bulunduğu konferansta, tüm dünyada ve Türkiye’de giderek artan bağımlılık, bağımlılığa eşlik eden travma temelli sosyal ve duygusal problemler ve bunlarla mücadelede psikososyal dayanıklılığın geliştirilmesi ele alındı.



Bağımlılık bir halk sağlığı sorunudur

ICAAD Akademik Direktörü Christophe Saverwein, bağımsız bir kuruluş olduklarını belirterek bağımlılık konusunda dünya genelinde bilgilendirme çalışmaları yapmak ve farkındalık oluşturmayı amaçladıklarını söyledi.
Dünyada nüfusun %25’inin bağımlılık riskiyle hayatının bir bölümünde karşılaştığını belirten Saverwein, bunun da bağımlılığın bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve bağımlılık nedeniyle pek çok kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çekti.
Bağımlılıkla mücadele eden profesyonellerin bir araya geldiği bu konferansın önemli olduğunu söyledi.



Prof. Dr. Nevzat Tarhan:  “Bağımlılık bir özgürlük alanı değildir”

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Madde Kullanım Bozukluklarının Psikiyatrik Bozukluklarla Karmaşık Birlikteliği-En Yeni Tedaviler ve Derin TMU Uygulamaları” başlıklı sunumunda bağımlı kişilerde beyinde nöroplastitesinin bozulduğunu belirterek bu hastaların zorunlu tedavisi konusunda daha agresif bir tedavi yapılması gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan:  “Madde kullanımı pasif intihardır”

“Bir insanın kendi kendine zarar vermesi, zarar verme özgürlüğü var mı yok mu?” diye soran Prof. Dr. Tarhan, “Bu soruyu iyi sormamız gerekiyor.
Bir insanın kendi kendine zarar verme özgürlüğü varsa bırakalım, bugün Kuzey Avrupa’da Norveç’te yapılıyor. İnsanlar madde kullanıyor, başkasına zarar vermedikçe bu kişi madde kullanabilir deniliyor.
Biz karışmayalım, bir özgürlük alanı olarak görülüyor. Fakat bir insanın kendi kendine zarar vermesi bir özgürlük mü? Madde kullanımı pasif intihardır.
Pasif intihara da tıbbi onay verilmemesi gerekir diye düşünüyorum. Klinisyen olan kimliğimiz, ‘Esas olan hastanın yüksek yararıdır’ diyor.
Hastanın yüksek yararı esassa bu hastanın faydalı olması ve işe yaraması ile ilgili tedavilere en güçlü ve en kapsamlı, zorunlu klinik ortamda tedavi konusunda hastanın nöroplastitesi belli bir düzelme yakalayıncaya kadar o tedaviyi devam ettirmek yönünde olmalıdır” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan:  “Sosyal ilişkiler sağlamlığı artırıyor”

Madde kullanan kişilerin bağlanma sorunlarının bulunduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Madde kullanan bir kimse sadece maddeyi düşünüyor ve muhakemesi bozuluyor.
Aşık olan bir kimseyle madde kullanan kişinin biyolojik dinamiği ve psikolojik dinamiği birbirine çok benziyor. Aşkın kimyasına benziyor. Aşk neydi bir bağlanma sorunuydu.
Madde kullanan insanlar da maddenin içerisinde eriyorlar. Hayatlarındaki tek gerçeklik o oluyor. Bağımlılık hastalarında kişi bir nesneye bağlanıyor. Hayatla bağlanma ilişkisini onun üzerine kuruyor.
Minesota Modelinde kişi bağlanacağı bir kişi ya da ilişki bulursa maddeye başlamıyor. Madde kullanan kişilerin bağlanma modelini doğru şekilde yönetebilmelerini sağlamak gerekiyor.
Bağımlılıkla uğraşanların bağlanma konusunda daha çok kafa yormaları ve biyolojik bağlanma yerine sosyal bağlanmayı doğru şekilde kurmaları önemli” diye konuştu.
Tarhan, yapılan bilimsel çalışmalarda sosyal ortamların bağımlılığın yerine geçtiğinin tespit edildiğini de belirterek “Sosyal ilişkiler ve sosyal ağlar, sosyal dayanıklılık, sosyal sağlamlık dediğimiz durum kişinin madde kullanmasını engelliyor” dedi.



Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: “Bağımlılık tedavisinde sosyal dayanıklılık çok önemli”

Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSBAUMER) Müdürü ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz ise “Madde Bağımlılığı Tedavisi İlkeleri” başlıklı sunumunda hem tedavide hem de korunmada sosyal dayanıklılık konusunun önemli olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: “Aile bağları da rehabilite edilmeli”

Bağımlılık ve travmalarda sosyal dayanıklılığın çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Dayanıklılık kavramı sadece önleyici çalışmalarda değil, tedavide de çok önemli.
Tedavide de nasıl kullanmalıyız ki hastalarımızda dayanıklılığı artırabilelim. Travmada dayanıklılığın artırılarak hastaların tedavi edilmesine yönelik bu konuda çalışmalar var.
Bir süre sonra eminim bağımlılıkta da buna yönelik çalışmalar olacak. Tabi bunu yaparken sadece o kişiyi değil, ailesini ve sosyal çevresini de ele almamız gerekiyor. NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM ekibi olarak artık şu kavrama inanıyoruz; bireysel rehabilitasyonla birlikte ailenin de rehabilite olması. Ailenin rehabilite olmasından bahsediyoruz.
Tedavi yöntemlerimiz içinde buna da ağırlık vermeye başladık. Ailenin ve o sosyal bağların da yeniden rehabilite edilmesi hatta yeniden inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Bağımlılık tedavisinde yeni yöntemler umut verici

Bağımlılık tedavisindeki tedavi ilkelerinden bahseden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz etkili tedavide Derin TMS yönteminin de önemini vurguladı. Bağımlılık tedavisinde yeni yöntemlerin umut verici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dilbaz, “Derin TMS, bir manyetik alan oluşturularak beyindeki bazı bölgelerin uyarılması amaçlanıyor. Tedaviye dirençli depresyon, Travma Sonrası Stres Bozukluğunda kullanılıyor.
Özellikle bağımlıkta kullanımı İnsula bölgesinin uyarılmasıyla ilgili. İsteğin azaltılması amaçlanıyor” diye konuştu.



Filistinli çocuklarla yaptıkları çalışmaları anlattı

Filistin Kızılay Derneği Kaynak Merkezi Direktörü Dr. Fathy Flefel, “İstikrarsız Ortamlarda Psikososyal Destek” başlıklı sunumunda özellikle savaş ortamında yaşayan çocuklar üzerinde çalışmalar yaptıklarını belirterek “İnsanların güçlü taraflarına odaklanıyoruz.
Dayanıklılığı güçlendiriyoruz. Burada ana nokta umudun yeniden oluşturulmasıdır. Bu kişilere hayatlarını devam ettirmeleri için yardım etmeye çalışıyoruz.
Bunu yaparken sadece çocukla değil, öğretmenler, aileler ve toplumu da bilgilendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.



Bağımlılık tedavisinde süreklilik şart

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel de “Bağımlılığı Anlamak” başlıklı konuşmasında bağımlılığın karmaşık bir sorun olduğunu belirterek bağımlı bireylerin tedavi süreçlerinin iyi takip edilmesi gerektiğini vurguladı. Ögel, tedavide sürekliliğin tedavinin başarısını artırdığına dikkat çekti.

Konuşmaların tamamlanmasının ardından uygulamalı, multidisipliner atölyeler ve iletişim ağı etkinliği gerçekleştirildi.

Fotoğraf: Mehmet Yaman