Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ‘Uluslararası Tıp ve Bilim Tarihi Sempozyumu’ na katıldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfının düzenlediği sempozyumda Tarhan, geçmişten günümüze psikiyatrik tedavi uygulamaları hakkında önemli bilgiler verdi.

İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında geçekleşen sempozyumda Tarhan, konuşmasına başlamadan önce Prof. Dr. Fuat Sezgin’ın tıp dünyasındaki önemine vurgu yaptı. Tarhan “Fuat Sezgin hocamız kamuya mal olmuş bir kimse. Onun adını kullanmak açısından kendisinden izin almadan Üsküdar Üniversitesindeki konferans salonlarından birine onun ismini verdik” dedi.



“Mevlana bir halk terapisti”

Tarhan, 12. Yüzyıl Anadolu’sunda psikiyatrik tedavi uygulamalar konulu konuşmasında, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde akıl hastalarına verilen önemin Batı’dan daha gelişmiş olduğuna belirtti. Mesnevi’nin tedaviye etkisine değinen Tarhan, stresi yönetemeyen, travmalarını tedavi edemeyenlerin Mesnevi’den faydalandıklarını söyledi. Tarhan “Mevlana aslında bir halk terapisti. O dönemde psikoterapi, koruyucu ruh sağlığı hizmeti yapmıştır” şeklinde konuştu.
Batı’nın Mevlana’yı yeni keşfettiğini belirten Tarhan, “pozitif psikoloji altında Batı, Mevlana’yı bize pazarlıyor. Pozitif psikoloji şu anda Harvard Üniversitesinde çığır açan ders olarak, en çok tercih edilen dersler arasına girmiş durumda. Bütün dünyada mutluluk bilimi olarak okutulacak. Bunun referansı Mevlana’dır” dedi.

“Osmanlı döneminde Kuran-ı Kerim referans alınarak akıl hastaları tedavi ediliyordu”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ortaçağ Hristiyanlık dünyasında akıl hastalıklarının azizlerin dokunuşu ile tedavi edilmeye çalışılırken, Osmanlı döneminde Kuran-ı Kerim’in referans alınarak akıl hastalıkları tedavi edildiğini vurguladı.
Tarhan, “ölümden başka her hastalığın tedavisi var” inancının İslam dünyasında tıp alanında çalışmaları teşvik ettiğini sözlerine ekledi. Abbasiler döneminde tıp alanındaki gelişmeleri de anlatan Tarhan, “ilk hastane ve eczane bu dönemde açılmıştır. Sultan Harun Reşit kitap hazırlayan bir kimseye ağırlığınca altın veriyordu. Bu da bilime verilen saygıyı gösteriyor” dedi.

İbn-i Sina’nın İslam tıp çizgisini yeniden parlattığını vurgulayan Tarhan, Da Vinci İtalyanlar için ne ise, Aristoteles Yunanlılar için ne ise, İbn-i Sina da Müslüman Türkler için o olmalıdır şeklinde konuştu.
 


“Çocuklarımıza kendi kültürümüzü kodlamamız gerek”
 
18. Yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne de değinen Tarhan, şunları söyledi:
“Endüstri devriminde ve eğitimde geride kaldılar. Eğitim de akli bilimleri kaldırdılar. Sadece din dersleri okutuluyordu. Türkiye Taliban gibi olmamayı başardı. Fakat eksikliklerimiz var. Çocukları sadece pozitif bilimlerle yetiştiriyoruz. İki bilgi birlikte verilmeli. Din ilimleri ile pozitif bilimleri birlikte öğreten bir sistem gerekli. Bunu Japonlar keşfetti. Çocuklarına ilkokulda kültür şoku veriyorlar. Kendi kültürümüzü kodlamamız, öğretmemiz lazım. Yoksa çocuklarımız popüler kültürün çocuğu oluyor. 10 yıl sonra bir çok kültür yok olacak. Dünya’da tek hakim kültür Hollywood kültürü olacak” dedi.

Modern psikiyatrik tıp referans vermese de İslam öğretisine çok şey borçlu
 
Osmanlı döneminde hastalıkların tedavisi ile ilgili görseller üzerinde değerlendirmelerde bulunan Tarhan,  “akıl hastalarına demir ısıtıp kafasına tutuluyormuş biz bu tedaviyi şimdilerde manyetik uyarım tedavisi olarak uyguluyoruz. Modern psikiyatrik tıp referans vermese de İslam öğretisine çok şey borçlu. Bunu ortaya çıkaran Fuat hocayı da saygıyla anıyorum” şeklinde konuşarak sözlerine son verdi.