Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, haberinal.com’dan Elif Yeşilalioğlu ve Papatya Mecit’in seçim psikolojisiyle ilgili sorularını yanıtladı. Tarhan Türkiye’nin ilk kez laiklik elden gidecek, çocuğuma dini eğitim veremeyeceğim, kılık kıyafetime karışacaklar, askeri darbe olur mu…gibi korkulardan uzak seçime gittiğini söyledi.

Haberinal.com’da yayınlanan röportaj şu şekilde:

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Türkiye’nin ilk nöropsikiyatri hastanesi olan NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sayın Nevzat Tarhan ile 24 Haziran erken seçim döneminde olan Türkiye’nin seçim psikolojisi hakkında konuştuğumuz bir program gerçekleştirdik.
Erken seçim, cumhurbaşkanı adayından beklentiler, toplumun kutuplaşması gibi pek çok güncel konunun psikolojik etkilerini konuştuk.

Erken seçime gidilmesinin seçmen üzerinde yaratacağı psikolojik etkileri sorduğumuzda Tarhan,

“Demokratik sistemlerde son kararı millet verir, yöneticiler vermez. Yöneticiler bu konuda tereddütte düşerlerse referanduma giderler. Churchill’in bir sözü var “en iyi 2. Yönetim sistemi demokrasidir ilkini bilmiyorum” şeklinde. Demokraside her şeyin halka sorulması, sonuç yanlış da olsa en azından meşruluğu sağlıyor. Bizde ileri demokrasi yok fakat otokrasi de yok. İkisi arasında yalpalayıp duruyoruz.” açıklamalarında bulundu.

Aynı zamanda en iyi yönetim sisteminin demokrasi olduğunu vurgulayan Tarhan,

“Herkes eşit şartlarda oy veriyor. Sosyal medyada tekel yok herkes fikrini beyan edebiliyor. Seçmenin farkındalığı olması gerekiyor. Seçim adil olmalı sonuca razı olmalıyız. Şuan insanlığın bulduğu en iyi yönetim sistemi demokrasidir.” dedi.

Bir başka sorumuz olan “Cumhurbaşkanı nasıl bir üslup sergilemeli?” sorumuza ise,

“Türkiye’de modernizmi temsil eden gruplarda şeriat geliyor, laiklik elden gidiyor ve İran gibi olacağız korkusu vardı. Bu korku nedeniyle, yaşam tarzı kaygısıyla bir yöne eğilme oluyordu. Diğer tarafta da çocuğuma dini eğitimi veremeyeceğim, kılık kıyafetime karışacaklar diye darbe ve militarizm ile ilgili korku vardı. Bu iki korku, insanların oy verme davranışını etkiliyordu. Bu değişti. Şuan halk, yol ve köprüden ziyade geleceğini güvende hissetmek, huzurlu olmak istiyor. Bu psikolojiye dayanarak vaatte bulunanlar olumlu sonuç alacak gibi görünüyor. Türkiye ilk defa Batı’daki gibi temel korkuyla hareket etmiyor.” şeklinde yanıt verdi.

Seçimlerin güven tazelemek amaçlı yapıldığı düşünüldüğü zaman, halkın güven kaybetmesi herhangi bir korkuya sebep olur mu diye sorduğumuzda ise,

”Vatandaşa gidilip soruluyor. Ve bu seçim eşit şartlarda mı oluyor diye düşünüldüğünde, olağanüstü hal olduğu halde vatandaşın üzerinde oy verme davranışını etkileyecek bir şey yok. Otosansür oluyor, programlarda görüyoruz. Fakat vatandaşı kısıtlayacak bir şey yok. ” şeklinde konuştu.

Oy kullanma davranışlarıyla ilgili,

“Türkiye’de oy kullanma oranı %85 . doğaldır. Rasyonel beynimiz veya hislerimizle karar veriyoruz. Hislerimizi toplum olarak çok kullanıyoruz sevdiğimiz lideri kutsallaştırabiliyoruz ve onun hatalarını görmezden geliyoruz. Yöneticilerin eleştiriyi armağan olarak görmesi gerekiyor. Siyasi körlükleri gidermek için muhalefete ihtiyaç var.” dedi.

Cumhurbaşkanının sergilemesi gereken üslup hakkında Tarhan,

“Diyalogla siyasi ön yargıları dağıtabiliriz, bir çok siyasetçi yapmıyor.” dedi.

Kutuplaşma sonucu oluşabilecek zıtlıklar karşısında öfke kontrolü nasıl sağlanabilir diye sorduğumuzda,

“Öfke kontrolünün yöntemi itfaiyeci modelidir. İtfaiyeci önce yangını soğutup sonra sebebini araştırıp rapor tutar. Kanuni Sultan Selim, şimdi sinirliyim karar vermiyorum deyip rafa koyuyormuş. Rafa kaldırmak gerekiyor. Öfke anında düşünen beyin kontrol dışı kalıyor.” açıklamalarında bulundu.

Tarhan meclis huzuruyla ilgili, “Meclis milli iradenin hukuk üstünlüğünün temsil edildiği yerdir. Milletvekillerini maalesef lider seçiyor, o yüzden mecliste huzur olmuyor. Özgür iradeli vekiller yok.” dedi.

Seçim güvenliğinin, “Seçimin adil olduğunun herkes tarafından kabul edilmesi gerekiyor. STK’ların gönüllü olarak da seçim güvenliğini sağlaması gerek. Bu uygulama “adil seçim seferberliği” önemli ve güzel bir şey bunun engellenmemesi gerekir. Seçim açık ve şeffaf olmalı. Mühürsüz oylarda ihmal veya kötü niyet var. Muhalefet kötü niyet aramakta haklı. Yargı sistemi bazı noktalarda politize edilmiş durumda. ” şeklinde değerlendirdi.

Sandık ve oy güvensizliği ile ilgili ise,

“Vatandaş sandığa sahip çıkmalı. Hükümletin ortağı gibi davranmalı. Depolitize olmamak gerekiyor. Diyalogdan kaçmamak gerekiyor…” dedi.

Haberinal.com