Pandemi nedeniyle çevrimiçi düzenlenen etkinliğe Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, İstanbul Valiliği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Kadın Hizmetleri Şubesi İstanbul Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) ve Üsküdar Belediyesi’nden yetkililerin yanı sıra NPİSTANBUL Beyin Hastanesi uzmanları  katıldı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ataerkil kültürden gelen önyargılarımız var”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kadın hakları konusundaki ayrımcılığın eski medeniyetlerden günümüze dek pek çok gelişmiş ülkede de görüldüğünü söyledi. Tarhan, “Tarihsel olarak Fransız ihtilali döneminde Fransa’da ‘Kadınlar insan mı, değil mi?’ tartışmaları yapılıyordu. İnsanlığın böyle dönemleri var. Köleliğe karşı en büyük mücadelenin verildiği ABD, emekçi kadınlara yapılan ayrımcılık nedeniyle Dünya Kadınlar Günü’nün başladığı yer oldu. Bizim kültürümüzde böylesine büyük kırılmalar yok fakat halen kadının sosyal hayatta var olması ile ilgili toplumsal algılarımız devam ediyor. Bazı önyargılarımız var. Ataerkil kültürden gelen bazı özelliklerin çoğu aslında Mezopotamya kültürüdür. Mezopotamya kültüründe olduğu gibi Roma ve Babil dönemlerinde kadınlar baba evinden koca evine giden bir eşya gibi görülüyordu. Hindistan’da ve bütün Asya’da da yine aynı şekilde köle gibi bakılıyordu” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kadına en büyük haklar Hz. Peygamber döneminde verildi”

Kadına en büyük hakların Hz. Peygamber döneminde verildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Miras, boşanma ve birçok hukuki haklar verildi. Fakat 60-70 senelik Asr-ı Saadet döneminden sonra hızla bütün haklar geriliyor. Hz. Peygamber’in hayatında üç tip kadın var. Biri ilk eşi olan, vefat edinceye kadar tek eşli olarak devam ettiği ve aynı zamanda ilk Müslüman olan Hz. Hatice. İkincisi Hz. Ayşe’nin kızı, Hz. Ali’nin eşi olan Hz. Fatma rolü. O erkeklerin gölgesinde kalan bir kadın rolüydü. Üçüncüsü ise açıkça konuşan ve fikir tartışmaları yapan Hz. Ayşe’ydi. Burada üç tane önemli tanımlanacak rol var. Mezopotamya dediğimiz kültür, Emevilerle birlikte tekrar canlanmış. Erkeklerin gölgesinde kalan bir rol model olduğu için Hz. Fatma seçilmiş. Bu anlayış bu zamana kadar böyle gelmiş. Hz. Ayşe rolü çok nadir olarak öne çıkmış. 21’nci yüzyılda bu rolün İslam dünyasında canlanması gerekiyor. Kadının özgürleşmesinin, kadın – erkek cinsiyetinin hak ve fırsatlardaki eşitliğinin sembolü olabilecek bizim kültürel kaynaklarımızdan birisidir. Bunu göz ardı etmemeliyiz.”

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Şiddetin sebepleriyle de ilgilenmek gerekir”

Bu özel günde herkesin yaptığı gibi duyulmak istenenleri söylemek yerine çözüm odaklı sorunlara temas etmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Üsküdar Üniversitesi’nin kuruluşunda açtığımız merkezlerden biri de ‘Çözüm Odaklı Kadın Sorunlar Uygulama ve Araştırma Merkezi’ oldu. Hocalarımızdan Aylin Tutgun Ünal o merkezin müdürlüğünü yapıyor. Biz bu merkezi neden kurduk? Çözüm odaklı dedik. Genellikle şiddet var, onunla ilgili hep cezai tedbirler konuşuluyor ama sadece sonuçlarla ilgileniliyor. Sebeplerle de ilgilenilmesi gerekir” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bilgi çağında güçler eşitlendi”

“Kültürümüzde canlandırılması gereken, ihmal edilmiş değerler var. Bu değerleri harekete geçirmemiz gerekiyor” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Küresel olarak psikososyal bir değişim var. Endüstri 3.0’a kadar kadın sorunları ile ilgili konularda hep ataerkil öğretiler ön plandaydı çünkü fiziksel güç önemliydi. 20’nci yüzyıla kadar fiziksel gücü üstün olanın dediği oluyordu. 21’nci yüzyılda bilgi çağı başladıktan sonra fiziksel gücün yerini artık bilgi gücü aldı. Bilgi gücünün üstün olduğu yerde fiziksel güç ikinci plana geriledi. Kadın ve erkeğin bilgi öğretme kapasitesi aynı düzeyde kabul ediliyor. Erkek artık fiziksel gücünü, testosteronunu kullanarak hakimiyet sağlayamaz. Erkek ailede ve ilişkilerde fiziksel gücü ile korkutma ve sindirme yolunu kullanarak değil, ikna ve inandırma ile hareket etmek zorunda. Artık fiziksel gücün yerine erkek de zihinsel gücünü ve kültürel değerleri kullanacak. Bu şekilde ilişkiler geliştirilecek” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kadının iyi bir evlat yetiştirmesi de önemlidir”

Kadınların geleneksel öğretilerdeki kültürel değişimler nedeniyle 60’lardan sonra dünyada özgürleşme hareketinin belirginleştiğini, 1960’larda feminist hareket başladığını hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, feminizmin hareket noktasının kadının daha çok sosyal hayata dahil olması olduğunu söyledi. Feminizmin hareket noktasının faydalı ve güzel olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadının daha çok sosyal hayata dahil olması, sosyal rollere girmesi ama annelik rolünü ihmal etmeden yapması önemli. Burada kantarın topuzu kaçtı. Anneliği ikinci plana düşüren bir anlayış oldu. Bir kadının iyi bir evlat yetiştirmesi, iyi bir fabrika kurmasından önemsiz değil. Çünkü en büyük yatırım insana yapılan yatırımdır” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Rol paylaşımı doğru olursa çatışma olmuyor”

Aile dinamiğini ele alırken kadın ve erkek rolünü, eş rolünü, baba rolünü, iş adamı ve iş kadını rollerini ayrı tanımlayarak ilerlediklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Rol paylaşımı doğru olursa çatışma olmuyor. Kadın çalışmayı tercih ederse böyle durumlarda onun iş kadını rolü ile birlikte annelik rolü de var. Böyle durumlarda baba da anneye yardım etmek zorunda. Rol paylaşımı olursa geleneksel öğretilerimizdeki kadının sosyal hayata dahil olmasına ve özgürleşmesine erkeklerin uyum sağlaması mümkün oluyor” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kadın çift, erkek tek kariyerli oluyor”

Ailede kadın ve erkek arasında rol paylaşımının önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gördüğümüz örneklerden birini paylaşmak istiyorum. Toplumumuzda genellikle kadın geleneksel olarak ‘evi dişi kuş yapar’ mantığıyla fedakâr davranıyor, kendisi de çalışıyor. Çocuklar büyüyüp evleniyorlar ve gidiyorlar. Böyle durumlarda evde yalnız kalıyorlar. Kadın eşinden ev işlerinde yardım istiyor. Erkek de bu taleplere karşı direniyor. Kadın o güne kadar evinde eşine saltanat vermiş. Birdenbire 50 yaşından sonra o tahttan in diyor. Erkek bunu kabul etmiyor. 50 yaşından sonra boşanmaların en büyük sebebi de bu durumlardır. Kadın çift kariyerli oluyor, erkek tek kariyerli oluyor. Annelik de ev hanımlığı da birer kariyerdir. İş hayatında olmak da bir kariyerdir. Erkekler maalesef bizim kültürde babalığı kadına bırakıyor. Bu da değişmesi gereken bir kültürel zayıf noktamız. Bu şekilde aile içindeki rol paylaşımını yeniden yaparsak aile içi ve kadına yönelik şiddet azalır. Sorun çözme stilini öğrenemiyoruz. Bunun için eğitimler gerekiyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Büyük bir proje yapmak istiyoruz”

Sadece sonuçla uğraşıp şiddet noktasına geldikten sonra gecikmiş olunduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O yüzden bu konuda ekip olarak kadına yönelik ve aile içi şiddet konusunda bir proje çalışmamız var. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte büyük bir proje yapmak istiyoruz. Bakıyoruz projeler yapılmış ama kapsamlı değil. Hiç şu ana kadar yapılmayanları yapmak istiyoruz. Bu seneki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bizim için çok anlamlı oldu” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kadına yönelik şiddette ilk sırada olmak utanç verici” 

İstatistiklere göre OECD ülkeleri içerisinde kadına yönelik şiddette ülke olarak ilk sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İkinci sırada ABD, üçüncü sırada Yeni Zelanda yer alıyor.  Ciddi bir yüz kızartıcı durum var. Bu gerçekle yüzleşmemiz lazım. Neden kadına yönelik şiddette dünya birincisiyiz? Bu utanç verici bir durum ve düzeltilmesi gerekiyor. Sorunları ikna ve inandırma yolu ile değil, kaba kuvvetle çözmek isteyen bir kültürel öğreti var. Bunu yapan erkekleri de maalesef yine kadınlar yani anneler eğitiyor. Annelerin de kadın ve erkekle ilgili fırsat ve hak eşitliğini çocuklarına öğretmesi gerekiyor. Türkiye’de bu yönde çok güzel gelişmeler var. Kız çocuklarımız daha çok eğitim alabiliyor, daha fazla kendilerini ifade edebiliyorlar” dedi.

Üsküdar Üniversitesi olarak bugün bir karar aldıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Birleşmiş Milletlerin ‘Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne yönelik bir destek planını üniversite adına imzalayacağını kaydetti.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Cinsiyetçilik de ırkçılıktır”

Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi ve “UN Women” kapsamında oluşturulan “Kadının Güçlenmesi Prensipleri” (WEPs) kapsamındaki 7 ilkeyi Üsküdar Üniversitesi olarak benimsediklerini kaydeden Tarhan, cinsiyetçi ayrımcılığın da bir ırkçılık olduğunu sözlerine ekledi. Toplumsal ayrımcılık ile mücadalede BM’ye tam destek verdiklerini belirten Tarhan şu değerlendirmelerde bulundu:

“Cinsiyetçi ayrımcılığın ırkçı ayrımcılıktan hiçbir farkı yoktur. Birinin rengi siyah ya da sarı diye ona kötü muamele yapmak nasıl ırkçılıksa cinsiyetçilik de bir ırkçılıktır. Cinsiyetinden dolayı bir insan liyakatı varsa ona ayrımcılık yapılıyorsa insan haklarına aykırı bir durumdur. Burada toplumsal cinsiyeti doğru tanımlamak gerekiyor. 18 yaşına kadar anne ve baba çocukların doğal vasisidir. Çocuk cinsel kimlik gelişiminde içinde doğduğu toplumun modellerini öğreniyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini Birleşmiş Milletler şöyle tanımlıyor: ‘Toplumsal cinsiyet; kadın, erkek, kız ve erkek çocuklarının sosyal olarak inşa edilmiş özelliklerini ifade eder.’ Bu kadın, erkek, kız ve erkek çocuk olmakla ilgili sorunları, davranışları ve rolleri, ayrıca birbirleri ile olan ilişkileri içerir. Sosyal bir inşa olarak toplumsal cinsiyet, toplumdan topluma ve zamana göre değişiklik gösterir. Burada toplumsal cinsiyet adı altında cinsiyet eşitliği derken hak ve fırsatlarda cinsiyet eşitliği haklı ve faydalı. Ama kadına ve erkeğe cinsel kimliğini değiştirme konusunda anne ve babanın kültürel tutumlarını yok saymak, bununla ilgili cinsiyetsizcilik savunması yapmak yeni sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Cinsiyet eşitliği, cinsiyetsizlik değildir. Bunu vurgulamak gerekiyor. Kadın ve erkek biyolojik cinsiyeti ne ise ona uygun rolle toplumda temsil edilmesi, cinsel kimlik oluşturulması her toplumun kültürel hakkıdır ve değeridir. Buna da saygı duyulması gerekiyor.”

Üsküdar Kaymakamı Demiryürek: “İdare işi şansa bırakmıyor”

Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, ilçelerinde kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahsetti. İlçe Emniyet müdürlükleri bünyesinde kurulan Aile içi Kadına Şiddetle Mücadele Büro Amirliklerinin sadece bu konuda çalışma yürüttüğünü kaydeden Demiryürek, “2019 yılında bu büroya 1071 müracaat olmuş 2020 yılında müracaat sayısının, kamuoyunda oluşan hassasiyetin de etkisidir diye düşünüyorum 817’ye düştüğünü görüyoruz.  2019 yılında 2083 koruyucu tedbir almışız. 2020 yılında koruyucu tedbir sayımız 1639’a düştü. 2019 yılında 31 kadınımızı  sığınma evine yerleştirmişken, 2020 yılında 33 kadınımızı sığınma evine yerleştirmişiz. Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim 2019'daki koruyucu tedbir sayısı 2020 yılında gerilemişken, sığınma evine yerleştirilen kadın sayısından az da olsa bir artış var. Burada kamuoyunda oluşan hassasiyetin idare üzerindeki yansıması olarak ben bunu görüyorum. İdare işi şansa bırakmıyor, olabilecek kötü bir hadisenin önüne geçebilmek maksadıyla, sığınma evine yerleştirmek dahil bütün mekanizmayı çalıştırmaya gayret ediyor” dedi.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde daha güçlü bir irade ortaya konulması gerektiğini kaydeden kaymakam Demiryürek, “Bu iradenin bir toplumsal kimliğe bürünmesindedir, benim şahsi görüşüm. Bir diğer inancım da aslında sorun sadece kadın sorunu değil, sorun aile sorunu. Kadını aileden soyutlayarak, kadını tek başına bir varlık olarak algılayarak çözmenin de çok büyük bir yarar sağlamayacağı kanaatindeyim” dedi.

Dr. Aylin Tutgun Ünal: “Psikolojik şiddet de ciddiye alınmalıdır”

Üsküdar Üniversitesi Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSÇÖZÜM) Müdürü Dr. Aylin Tutgun Ünal da merkezin hedefleri ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi. ÜZÇÖZÜM’ün Türkiye’de bireyden toplumsal etkilere geniş bakış açısıyla kadınların yaşadıkları sorunların kaynaklarının araştırılmasını, çözüm yollarının geliştirilmesine hizmet edecek araştırmaların yapılmasını desteklemeyi hedeflediğini belirten Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Bununla birlikte Üsküdar Üniversitesi bünyesinde yapılacak kadın araştırmalarının çoğaltılmasına katkıda bulunmayı ve konuyla ilgili planlama ve strateji geliştirmeyi hedefliyor. Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik şiddetin dikkate alınması ve tedavi/önleyici çalışmaların yapılması ihmal edilebilmekte, ciddiye alınmamaktadır. İş yaşamında, sosyal yaşamda, özel yaşamda Mobbing giderek yaygınlaşan bir sorundur. Mobbing belirli bir düzen içinde belirgin olabileceği gibi en sinsi olanı, kişinin yok sayılarak yapılanıdır. Önleyici çalışmalara başlanabilmesi için farkındalık şarttır. Psikolojik iyi oluş çocuklukta başlar, bir kadın her şeyden önce bir annedir” dedi.

Doç. Dr. Emel Sarı Gökten: “Pandemide kadının iş verimliliği erkeklere oranla çok daha fazla geriledi”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Covid-19 Pandemisi ve Annelik” başlıklı sunumunda kadının özellikle evde artan yüküne dikkat çekti. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, bu dönemde yapılan araştırma sonuçlarına değinerek “Evden çalışan kadınların çocuk bakımı ve temizlik işlerinde yardımcılarını kaybettiği, dışardan yemek siparişi imkanlarının büyük ölçüde ortadan kalktığı, kadınların ruhsal durumlarının erkeklerden daha fazla oranda olumsuz etkilendiği, daha stresli oldukları, kadınların iş yerindeki verimliliklerinin erkeklere göre çok daha fazla gerilediği, hanede yaşayan sayısı arttıkça iş verimliliğinin daha fazla oranda azaldığı saptanmıştır” diye konuştu.

Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin: “Süper anne sendromu kadınları yoruyor”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin ise kadının ev ile iş yaşamındaki rolleri nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirtti. Kadının rollerinin ev işleri, özel yaşam ile sınırlanırken erkeğe maddi sorumlulukları üstlenen üreten bir rol verildiğini belirten Ayşe Şahin, “İş ve aile yaşamındaki talepleri karşılama isteğikadınları roller arasında denge kurmakta zorlayabilmektedir. Kadın, süper anne sendromu ile en iyi olmaya çalışırken halsizlik, depresyon, konsantrasyon güçlüğü gibi sorunlar yaşamaktadır” diye konuştu.

ŞÖNİM’in çalışmalarını anlattı

Panele katılan İstanbul Valiliği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Kadın Hizmetleri Şubesi İstanbul Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’den Elmas Tokmak, merkezin çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Elmas Tokmak, ŞÖNİM’in psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal alanda rehberlik ve danışmanlık hizmeti yanında şiddetin önlenmesi ve tedbir kararlarının izlenmesine yönelik şiddet mağduru kişiler ile şiddet uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişilere yönelik hizmetler verdiğini söyledi.

Üsküdar Devlet Hastanesi Uzman Sosyal Çalışmacı Burcu Gündüz, “Toplumsal Cinsiyet Eşit(siz)liği başlıklı sunumunda günlük yaşamın her alanında karşılaşılan cinsiyetçi dile dikkat çekti.

Üsküdar Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Meslek Elemanı Feriha Ebru Özkan, belediyenin çatısı altında 2008 yılından bu yana kadınlara yönelik hizmet veren Kadın Konukevi’ne ilişkin bilgiler verdi.

Gazeteci Elif Sezgin ise medya sektöründe ağırlıklı olarak erkeklerin yönetim kadrolarında yer aldığını belirterek kadınların ağırlığının artması gerektiğini, medyada kullanılan cinsiyetçi dilden vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

Panelde kadın katılımcıların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan göz doktoru, sanatçı Hakan Kahraman da minik bir konser verdi.