Üsküdar Üniversitesinde düzenlenen 22. Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi’nde konuşan tarihçi Prof.Dr. Hakan Özoğlu, kimliğin akışkan ve devamlı yenilenen bir kavram olduğunu belirterek her jenerasyonda yeniden icat edildiğini söyledi. Özoğlu, “Kimlik ile bilinç birebir bağlantılıdır. Bunun için de politik kimlik yaratıcılarının ana ham maddesi hafızadır. Beyindeki hafızayı tetikleyen sinaps ve reseptörler aidiyet hissi, fiziki ve beşeri coğrafyadan etkilenir.  Kolektif bilincin ve kimliğin yaratılmasında bu değişime müdahale çok önemlidir” dedi. 

Üsküdar Üniversitesi, 22. Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi’ne ev sahipliği yaptı. “Keşif Özgürlük İster” temasıyla gerçekleşen Kongre’de Central Florida Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Bölüm Başkanı Prof.Dr. Hakan Özoğlu, “Kimlik: Keşif mi, İcat mı?” başlıklı konferansta önemli değerlendirmelerde bulundu.

Toplumsal ve politik kimlik ile hafıza arasında birebir direkt bağ olduğunu belirten Prof.Dr. Özoğlu, bunu anlamak için nörotarih denilen yeni alt bilim dalının büyük katkıları olacağını, bunun için de disiplinlerarası çalışmaların çok önemli olduğunu kaydetti.

Hafıza aidiyet hissi ve coğrafyadan etkilenir

Beyindeki hafızayı tetikleyen sinaps ve reseptörlerin aidiyet hissi, fiziki ve beşeri coğrafyadan etkilendiğini belirten Prof.Dr. Özoğlu, “Benim Eminönü’ndeki balık ekmek kayıklarının önünden geçerken, orada ne balıkçı teknesi ya da balık kokusu olmamasına rağmen, ağzımın sulanmasını tetikleyen sinaps ve reseptörlerin saptanmasında içinde büyüdüğün toplumun yemek kültürü kodlarının anlaşılması önemlidir. 

Kolektif bilincin ve kimliğin yaratılmasında manipülasyon çok önemli

Toplumsal kimlik için de aynı şey söz konusu olabilir.  Beyindeki hafızayı tetikleyen sinaps ve reseptörler aidiyet hissi, fiziki ve beşeri coğrafyadan etkilenir.  Fiziki coğrafya bir değişken olmamasına rağmen beşeri olan her şey tamamen devingen ve devamlı bir değişim içindedir.  İşte kolektif bilincin ve kimliğin yaratılmasında bu değişime müdahale çok önemlidir. 

Ben buna bilincin manipülasyonu diyorum, bunu negatif bir anlam haricinde kullanıyorum.  Hafızanın manipülasyonu bize politik kimliğin yaratılması konusunda ipuçları da verir.  Nörotarihin en önemli özelliklerinden biri tarihsel değişimi anlamamız için bazı ipuçları verebilme kabiliyetine sahip olmasıdır” diye konuştu.   

Tekrarlarla beyin kodlaması yapılıyor

Kimliğin oluşturulmasında hafızanın manipüle edilmesinin çok büyük etkisi bulunduğunu belirten Prof.Dr. Özoğlu, ABD’de bu alanda çalışan bir grubun nörotarihi, “verilerini cognitive sciences’den (bilişsel bilim) alan tarihe bir bakış açısı” olarak tanımladığını belirterek şunları söyledi:

“Bu görüşe göre nörotarihin çıkış noktası beynin plastik bir yapıya sahip olduğu ve çocukluk ve yetişkinlik çağlarındaki tecrübelerimizin bu plastikiyete açık olduğu ve ondan faydalandığıdır.  Bu fark edilmeden kabul edilen plaskiyet çocuklarımızın sınıfta neden öğrendiğini, neden tekrar etmenin öğrenmenin en temel koşullarından biri olduğunu açıklar. Biz küçükken her gün Türk’üm doğruyum çalışkanımı söylerdik. Bunun bir sebebi var. Beynimizde her şeyin tekrar edilmesinin bir sebebi var, beynin kodlanmasında. Konumuzla ilgili olan kısmı da aslında tekrar etmenin beyinde yaptığı biyolojik etki. Bunun kimlikle olan bağlantısı ve hafızanın manipüle edilmesi.

Kimlik bilinç ile birebir bağlantılıdır

Beynimizin bu özelliği geçmişteki kültür formasyonlarını ve kültür geçişlerini de anlamamıza yardımcı olabilir.  Başka bir deyişle nörotarih geçmişteki kolektif bilincin yarattığı ve bireysel kimliğin ötesinde kolektif kimlik için de geçerlidir. Tabii ki bu kolektif kimliğin yaratılması kolektif bilincin yaratılmasını zorunlu kılar. Kimlik ile bilinç birebir bağlantılıdır. Bunun için de politik kimlik yaratıcılarının ana ham maddesi hafızadır.

Hafıza manipülasyonunun son örneği

Kürt milliyetçiliğinde bir Kürt milliyetçi grubu yaratmak, Mustafa Kemal’in yarattığı Türk milleti kavramı tamamen hafızanın manipülasyonu ile alakalıdır. Bunun devlet politikalarıyla, eğitim sistemleri değiştirilerek çok rahat yapıldığını görüyoruz dünyanın her yerinde kendi ülkemizde de. Benim çok merak ettiğim bir konu; devlet mekanizmasın elinde bulundurmayan gruplar, kendi eğitim sistemini empoze edemeyen gruplar mesela Kürtler’de PKK hareketi kendi Kürtlük bilincini yerleştirmede ne gibi bir hafıza manipülasyonu yapabiliyor? Bu çok önemli çünkü bir bakıyorsunuz imkansız diye düşündüğünüz halde sahiden böyle küçük organizasyonlar diyebileceğimiz gruplar belli insanların hafızaları ile ve analiz etme yetenekleri ile inanılmaz derecede oynayabiliyor. Günümüzde en yüksek rütbedeki subayların belli şeylere ne kadar körü körüne inandığını gördük, bu hafıza ile oynanabiliyor.”

Kimlik akışkan ve devamlı yenilenen bir kavramdır

Milliyetçilik alanında çalışan Anthony Smith’e göre milli bir kimlik yaratmak isteyen entellektueller/liderlerin aslında bir politik arkeolog olduğunu belirten Prof.Dr. Özoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Geçmişteki bilgi kırıntılarını toplayıp kendi politik konumlarına uygun bir hikaye yaratırlar. Fakat politik konum iç ve dış dengelerin devamlı değişimiyle doğru orantılı olarak akışkan ve devamlı yenilenen bir şeydir. Yani kimlik de akışkan ve devamlı yenilenen bir kavramdır. Geçmişin derinliklerinde gömülü, keşfedilmeyi bekleyen bir öze sahip değildir. Her jenerasyonda yeniden icat edilir. Kürt kimliği de Türk kimliği de çevredeki sosyo-politik ve hatta coğrafi değişimlerle devamlı bir pazarlık halindedir ve kendini yeniler ya da yok olur. Bu devamlı yenilenen politik kimliğin grup üyelerine kabul ettirilmesi mekanimaları sanıyorum sosyal psikiyatrinin de ilgi alanına girer.

Dini veya milli ritüellerin insan beynindeki etkileri eminim benim gibi beşeri bilimlerle uğraşan araştırmacılara da yardımcı olacaktır. Günümüz teknolojisi insan beyninin ritüellerden ve eğitim adı altında beyin yıkama faaliyetlerinden ne kadar etkilendiğini ölçme kabiliyetine sahiptir. Fakat nörotarihçiler için bu olanak sanıyorum sadece “bir bakış açısı” ortaya koyması açısından önemlidir çünkü geçmişteki aktörlerin beyin fonksiyonlarını ölçme yetisine sahip değiliz.  Yine de kimliğin yaratılması/icat edilmesinin ardından kitlelere kabul ettirilmesi icin beynin hangi fonksiyonlarının ne şekilde çalışacağının haritasinin çıkarılması eminim geçmişi anlamamıza da katkıda bulunur.  Bunun için de tarihçiler ile sosyal psikiatristler akademik ortamda daha kapsamlı çalışmalarda bir araya gelmelidir”